MAVİ KELEBEK
  SP Hakkında
 

Serebral Palsi - Prof.Dr.Şeref Aktaş OrtopediUzmani


SEREBRAL PALSİ NEDİR? - 1

CP ilk ve 1861 yılında İngiliz hekim Sir Francis William Little tarafından tanımlanmıştır Little hastalığı olarak biliniyordu

Spastisite pasif hareket kasının fizyolojik direncinde artış olarak tanımlanır. O, klonus, plantar yanıt ve ilkel refleksler ekstansör hiperrefleksi ile karakterize üst motor nöron sendromunun bir parçası. Spastik CP CP en yaygın biçimidir. SP'li çocukların yaklaşık% 70 ila% 80 arasında spastik vardır. Spastik CP anatomik olarak üç tip olarak dağıtılmaktadır.

Yarım felç

Hemipleji, vücudun bir tarafında genellikle daha düşüktür etkilenen üst ekstremite ile ilgilenmektedir. Nöbet bozuklukları, görme alanı açıkları, astereognosis ve proprioseptif kaybı olasılığı daha yüksektir. Spastik serebral palsili çocukların yüzde yirmisi hemipleji var. A travmatik, vasküler veya fokal

bulaşıcı lezyon çoğu durumda nedenidir. Posthemorrhagic porencephaly ile tek taraflı beyin enfarktüsü manyetik rezonans görüntüleme (MRG) görülebilir.

Dipleji

Dipleji ile alt ekstremite ağır ve katılan kollar hafif katılmaktadırlar. Istihbarat genellikle normaldir, ve epilepsi daha az yaygındır. Spastik serebral palsili çocukların yüzde elli dipleji var. Prematürite öyküsü olağandır. Dipleji daha düşük doğum ağırlıklı bebeklerin hayatta daha yaygın hale gelmektedir. MRG hafif periventriküler lökomalazi (PVL) ortaya koymaktadır.


Kuadripleji (Toplam vücut tutulumu - tetrapleji)

Kuadripleji ile, dört ekstremite, gövde ve ağız, dil kontrolü kaslar ve farenks katılmaktadırlar. Bir üst ekstremite az söz konusu olduğunda, terim triplegia kullanılır. Spastik serebral palsili çocukların Otuz yüzde kuadripleji var. Alt ekstremite Daha ciddi tutulumu prematüre bebeklerde sık görülür. Bazı perinatal hipoksik iskemik ensefalopati var. MRG PVL ortaya koymaktadır.

Diskinetik CP

Hasta başlattığı hareket diskineziler denir ortaya anormal hareketler. Dizartri, disfaji ve drooling hareket sorunu eşlik ediyor. Mental durum genellikle normaldir, ancak şiddetli dizartri iletişimi güçleştirir ve çocuğun zihinsel bozukluk olduğunu düşünmek gözlemci olur. Işitme bozukluğu da iletişimi bozmaktadır. Diskinetik CP CP tüm vakaların yaklaşık% 10 ile% 15'ini oluşturmaktadır. Hiperbilirubinemi veya ağır anoksi diskinetik CP da bazal gangliyon disfonksiyonunun ve sonuçları neden olur


Ataksik CP

Ataksi denge, koordinasyon kaybı ve ince motor kontroldür. Ataksik çocukların hareketlerini koordine edemez. Yaşamın ilk 2 yıl içinde hipotonik vardır. Kas tonusu normal haline gelir ve ataksi 2-3 yaş doğru ortaya çıkıyor. Çocuklar, geniş tabanlı bir yürüyüş ve hafif bir niyeti tremor (dysmetria) sahip yürüyüş yapabilirsiniz. El becerisi ve ince motor kontrol kötüdür. Ataksi Serebellumun ile ilişkilidir.


Karışık CP

CP karışık bir tür çocuklar genellikle hafif spastisite, distoni, ve / veya athetoid hareketleri vardır. Ataksi Bu gruptaki hastaların motor disfonksiyon bir bileşeni olabilir. Ataksi ve spastisite sıklıkla birlikte görülür. Spastik ataksik dipleji sıklıkla hidrosefali ile ilişkili bir ortak karışık tip

Istisnalar

Pek çok farklı engelli mevcut çünkü SP'li Bazı çocuklar bu CP grupları içine monte edilemez. Distoni ve spastik çocuk görülebilir klinik bulgular çakışabilir çünkü anatomik sınıflandırma tam açıklayıcı olmayabilir. Örneğin çocukluk boyunca hipotonik kalır hipotonik total vücut dahil bebek. Define patolojik anormallikleri Yukarıda açıklandığı gibi, anatomik ve klinik tutulum göre bu çocuklarda görülmektedir.

Eğer serebral palsi muzdarip ya da birine biliyor ve durum doğum sırasında tıbbi ihmal nedeniyle getirildi inanıyorum, bir tazminat talebinde bulunmak mümkün olabilir ki bir şans var.


SEREBRAL PALSİ NEDİR? - 2

Yaptığımız her şey beynin kontrolü altındadır. Vücudumuzdaki her bir kas, beynin farklı bir bölgesi tarafından kontrol edilir. Serebral palside, bu beyin bölgelerinden birinde gelişim kusuru veya tahribat vardır. Serebral, beyinle ilgili demektir. Palsi ise kas kontrolünde yetersizliği veya kas zayıflığını anlatır. Sonuç olarak, serebral palsi beynin bir bölgesindeki hasar nedeniyle ortaya çıkan kas kontrol yetersizliğini anlatan bir terimdir. Serebral palsi terimi, yaşamın erken döneminde ortaya çıkan ve gelişmekte olan beyni etkileyen sorunları tanımlamak için kullanılır. Serebral palsili çocuklarda güçsüzlük, sertlik, yavaşlık, titreme ve denge bozukluğu gibi pek çok sorun gözlenebilir. Sorunlar hafiften ağıra değişiklikler gösterebilir. Hafif tip serebral palside, çocukların bir kol veya bacağında belli belirsiz bir acemilik vardır ve çoğu kez tanı güçlüğü yaşanır. Ağır tiplerinde ise günlük yaşam aktiviteleri sırasında çok ciddi güçlükler yaşanır.


Görülme şekilleri nelerdir? Değişik tiplerde görülebilir mi?

Evet, değişik tiplerde görülebilir.

Spastik serebral palsi

En sık görülen tiptir. Spastisite kasların tutuk ve gergin olması demektir. Kaslar, beynin hasarlı bölgesinden uygunsuz emirler aldıkları için olması gerekenden daha serttir. Sağlıklı bir bireyin hareketi esnasında bir grup kas kasılırken, bu grubun aksi yönde hareket eden diğer kaslar gevşer ve bu sayede hareketin yapılması mümkün olur. Serebral palside ise her iki grup aynı anda kasılarak hareketin gerçekleşmesini olanaksızlaştırır.

Atetoid serebral palsi

Atetoid (veya atetoz) kontrol edilemeyen hareketleri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu kontrol yetersizliği, özellikle harekete başlama anında çok daha belirgin olabilir. Çocuğun oyuncağını veya kaşığı kavramaya çalışmasıyla istek dışı hareketler artar. Bu tipte kaslar çok zayıftır ve taşıma esnasında çocuğun pelte gibi olduğu hissedilir.

Ataksik serebral palsi

En az görülen tiptir. Ataksik (veya ataksi) sıçrayıcı tarzda hareketleri tanımlar. Bu çocuklarda denge ile ilgili önemli sorunları vardır.

Karışık tip

Pek çok çocuk, birden çok tipe ait bulgulara birlikte sahip olabilir. Bulgular bir çocuktan diğerine ciddi farklılıklar gösterir.

Serebral palsi tutulan vücut bölgesine göre farklı isimlerle tanımlanır;

Hemipleji (Hemiparezi): vücudun bir tarafındaki kol ve bacak etkilenmiştir.

Dipleji (Diparezi): Her iki bacak daha çok etkilenmiştir. Genellikle kol ve el fonksiyonlarında da az etkilenme söz konusudur.

Kuadripleji (Kuadriparezi- Tetraparezi): Her iki kol ve bacakla birlikte gövde de tutulmuştur. Yüzdeki, ağız çevresindeki ve yut
 
kunma ile ilgili kaslarda da etkilenme olabilir.       

SERÇEV

 

Beyin Felci” anlamına gelen Serebral Palsi terimi, tıp doktorları başta olmak üzere, Serebral Palsi’lilerle ilgilenen birçok uzman ve hatta sağlık sektöründe çalışanlar tarafından “Hastalık” olarak kabul edilmekte ve hem ailelere, hem de topluma, “Hastalık” gibi algılanacak biçimde yansıtılmaktadır.

Serebral Palsi’lileri “Hasta” olarak görmek, onlarla bütünleşmeyi engeller. Çünkü Serebral Palsi, yaşamın her alanını, ömür boyu etkiler. Bir “Hastalık” gibi değerlendirildiğinde, onunla yaşayan birey ve ailesinin de çeşitli düzeylerde yaşamdan uzak tutulması gerektiği zannedilecektir. Zaten günümüzde Serebral Palsi’ye ilişkin yaşanan darboğazların başlıca kaynaklarından biri de budur.

Peki, bu kadar açık ve basit bir gerçek neden fark edilemez ve neden Serebral Palsi, onunla bir ömür geçirecek kişilere ve topluma “Hastalık” önyargısıyla aktarılır?

Bu yanlış algılamanın iki temel nedeni vardır:

1. EZBERCİLİK.

Tıp kitaplarında Serebral Palsi bir hastalık olarak incelendiği için, öncelikle doktorlar, sonra da konuyla ilgili diğer uzmanlar, alışılmış kaynaklardan öğrendikleriyle yetinir, konu üzerinde derinlemesine düşünmeye gerek görmezler.

Oysa ezbercilik aşılarak, “Biz Serebral Palsi’yi böyle öğrendik ama
bu olguyla yaşayacak kişilere ve topluma, hastalık olarak aktarırsak, Serebral Palsi’liler nasıl sağlıklı yetiştirilir ve toplumla bütünleşmeleri nasıl sağlanır?” sorusu düşünülebilse, yanlıştan kolaylıkla dönülebilir.

2. AİLENİN ÇOCUĞU, OLDUĞU GİBİ KABULLENMESİNİ SAĞLAMA ÇABASI.

En yanlış tutumlardan biri olan, ancak ne yazık ki olumsuzlukları asla itiraf edilemeyen Kabullenme’nin aileye yüklenebilmesi için, öncelikle akıl+mantık+sağduyunun susturulması gerekir. Bu da ancak Serebral Palsi’nin “Hastalık” olarak dayatılmasıyla olasıdır.

Çünkü Serebral Palsi’yi “Hastalık” değil, “Farklılık” olarak gören aile, Serebral Palsi’liye de “Hasta” muamelesi yapmaz, dolayısıyla Kabullenme’ye boyun eğmez. OYSA GÜNÜMÜZDE SEREBRAL PALSİ’LİLER VE YAKINLARI İÇİN EZBERE DAYALI -SÖZDE- İDEAL TUTUM, KABULLENME’DİR. Onun dışında, idealist, akılcı ve yaşam dolu bir yaklaşımın olabileceği de, ne yazık ki düşünülememektedir...

*******
 Oysa her ne kadar, nörolojik sorunlara dayanan çeşitli yetersizlikleri beraberinde getirse de, aşağıdaki nedenler göz önüne alındığında, Serebral Palsi’yi bir hastalık olarak algılamak ve öyle algılanmasına izin vermek / göz yummak, asla doğru olmayacaktır.

NEDEN, SEREBRAL PALSİ’Yİ HASTALIK OLARAK DÜŞÜNMEMELİYİZ?

1. HİÇ KİMSE, BİR ÖMÜR BOYU HASTA VE ACİZ GÖRÜLMEYİ KABULLENMEK ZORUNDA DEĞİLDİR.

İnsanoğlu, yapısı gereği, sağlıklı yaşamaya programlanmıştır. Bunu arzu eder ve koşullar ne kadar zorlu olursa olsun, bu uğurda çaba harcar.

Serebral Palsi gibi, etki alanı çok geniş bir olgu çocuğa, dolayısıyla da aileye “Hastalık” olarak yüklendiğinde ise, kaçınılmaz hale gelen isyan, Serebral Palsi’yle sınırlanamaz ve bütünüyle hayata yöneltilir. Yaşam keyfi, yerini Serebral Palsi’ye karşı sonsuz ve sonuçsuz bir savaşa bırakır... Bazen açık, bazen de örtülü olan, bu çok yıpratıcı savaşta aile, ne yazık ki kaybetmeye mahkûmdur. Çünkü Serebral Palsi, Serebral Palsi’li aile bireyine ait bir özelliktir ve ona açılan savaş, eninde sonunda Serebral Palsi’liye yönelecek, bu da aileyi içten içe eritecektir.

2. SEREBRAL PALSİ’LİLER “HASTA” OLARAK ALGILANDIKLARINDA, EN BASİT SORUMLULUKLARDAN DAHİ SOYUTLANIRLAR.

Özellikle aile, “Hasta çocuğu” pamuklar arasında yaşatmaya ve her şeyden uzak tutmaya baş koyacak, toplum da Serebral Palsi’liye uzak durarak, onu ve yakınlarını -gizli ya da açıkça- sadece aciz görmeyi uygun bulacaktır.

Bu nedenle, hem “Serebral Palsi’lilerin rehabilite edilerek kendilerine yeterli hale getirilmeleri, hatta -alışılmış kalıplar dâhilinde- topluma kazandırılmaları gerektiğini” vurgulamak, hem de Serebral Palsi’yi “Hastalık” olarak dayatmak, akıl almaz bir tutarsızlıktır.

3. “HASTA” MUAMELESİ GÖREN SEREBRAL PALSİ’LİLER, NE KADAR HAFİF ENGELLİ OLURLARSA OLSUNLAR, KENDİLERİNE GÜVENEMEZ VE TOPLUMLA BÜTÜNLEŞEMEZLER.

Basit bir nezle olduğunuzda dahi, bunu aklınıza takıp halsizliğinize odaklanırsanız, iyileşme süreciniz uzar ve kendinizi daha bitkin hissedersiniz.

Yaşamın her alanında çeşitli derecelerde kısıtlama / farklılıklar getiren Serebral Palsi’yle yaşarken “Hasta” muamelesi görenler ve yakınları da, gerçek anlamda hayata karışmak için asla kendilerini yeterli hissedemezler. Böylelikle önce aciz hale getirilir, aciz hale geldikleri için de, toplum tarafından dışlanır, ya da sadece “yük” gibi kabullenilirler.

4. SEREBRAL PALSİ, ANCAK GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMAZ VE YANLIŞ YAKLAŞIMLAR KABULLENİLİRSE, YAŞAM KALİTESİNİ OLUMSUZ ETKİLER.

Aile tarafından Serebral Palsi’nin “Hastalık” olarak algılanması, çaresizliği de beraberinde getirir. Çaresizlik, pratik çözümler üretme çabasını, tümüyle ya da kısmen engeller. Böylelikle, Serebral Palsi’li ve tüm çevresi, hastalıklı bir yaşamı kabullenir.

Burada engel derecesi etkili değildir. Çünkü sorun Serebral Palsi’de değil, ona bakış açısındadır. Çok hafif Serebral Palsi tabloları dahi, çocuğa “Hasta” gözüyle bakıldığında, aile ve çevre için dramatik hale gelerek hayatı olumsuz etkileyebilir.

5. “HASTA” BİR ÇOCUK, DİĞER AİLE BİREYLERİ İÇİN STRES VE ENDİŞE KAYNAĞI, AYRICA ÇOK ÖNEMLİ BİR BAŞARI + ÖZGÜVEN + HAYAT KEYFİ ENGELİDİR.

Serebral Palsi’yi aileye tanıtırken İDEAL; sadece Serebral Palsi’li çocuğun değil, tüm ailesinin, hatta yakın çevresinin de yaşam kalitesini olumsuz etkilememektir. Serebral Palsi, aileye bir “Hastalık” olarak yüklenirse, Serebral Palsi’li gibi, diğer aile bireyleri de engellendiklerini hissedecekler, hatta sırf bu duyguyu aşabilmek için, kendilerini Serebral Palsi’liden, ya da Serebral Palsi’liyi yaşamdan soyutlama zorunluluğu duyacaklardır.

******

SEREBRAL PALSİ’NİN “HASTALIK” OLARAK ALGILANMASINI AŞMAK İÇİN NE YAPABİLİRİZ?

Uzmanlar, Serebral Palsi’yi bir “Hastalık” olarak algılama ve öyle açıklama yanılgısından uzaklaşıncaya dek; aileler, yaşam kalitelerine sahip çıkmak için sağduyulu davranıp, aşağıdaki ipuçlarından da yararlanarak, kendilerini bu Alışılmış Spastik Kalıbından korumalıdırlar.

• Çocuğunuzu “Hasta” kabul ederseniz, kendinize ve ona asla sağlıklı ve doyumlu bir hayat yaşatamazsınız.

• Serebral Palsi size “Hastalık” olarak aktarılabilir. Ancak onu nasıl algılayacağınız, tümüyle sizin seçiminizdir.

• Serebral Palsi’yi “Kasların hareket ile ilgili kapasite durumu” (1) olarak düşünün. Bu kapasite herkes için geçerlidir ve sadece Serebral Palsi değil, çok çeşitli nedenlerle kısıtlanabilir. Ancak bu, hayatı paylaşmaya asla engel değildir... Böyle düşünürseniz, Serebral Palsi’li olduğu için çocuğunuza kesin sınırlar çizmez, beklentisizlik ya da aşırı beklenti tuzaklarına da düşmezsiniz.

• Kimden duyarsanız duyun, Serebral Palsi’den bir “Hastalık” olarak sözedilmesine hep karşı çıkın. Serebral Palsi’lilere asla “Hasta” muamelesi yapmayın ve yapılmasını da hoş görmeyin.

• Serebral Palsi hakkında ne kadar çok şey bilir ve Serebral Palsi’lileri -aracısız olarak- ne kadar yakından tanırsanız, bizim hasta kişiler olmadığımıza o kadar emin olursunuz.

Bu satırların yazarının da yüzde 93 engel derecesine sahip bir Serebral Palsi’li olduğu düşünülürse, ne kadar ağır engelli olurlarsa olsunlar, Serebral Palsi’lileri sağlıklı, mutlu ve yaşamla iç içe yetiştirmenin mümkün olduğu açığa çıkmaktadır.

 Tek gereksinim, bu ideale gönülden inanmaktır...

 ASLI DİNÇMAN
 
Daha dün gibi kulağımda. 3 özürlü çocuğu olan bir anne dönemin Milli Eğitim Bakanına seslendi: “Siz hiç 24 saatinizi bir özürlüyle geçirdiniz mi? Biz her an onlarla birlikteyiz.” Tarih 19 Aralık 2002. SERÇEV ‘in kuruluş günü. 9 anneyle amatör ama bilinçli bir yaklaşım. Serebral Palsili Çocuklar Derneği.

Bugün Dernek büyüdü. Tanındı. Okul, oyun parkı yaptırdı. Daha bir çok büyük projenin içinde yer aldı. Dernek kurucularının her biri farklı iş alanlarında çalışmaya devam ederken bir taraftan da topluma Cerebral Palsy’i anlatmaya devam etti. Ama ilk gün 3 özürlü çocuğu olan annenin dönemin bakanına söylediği söz hiç unutulmadı. SİZ HİÇ 24 SAATİNİZİ BİR ÖZÜRLÜYLE GEÇİRDİNİZ Mİ? Dernekte kimler yoktu ki? Devlet sanatçıları, öğretmenler, iş adamları, gazeteciler… Tüm meslek gruplarının önemli şahsiyetleri bu annenin cümlesini hep, her yerde hatırlattı.

Bu annemizin sözü aslında devletin özürlülük politikasını belirlemek üzere söylenmişti. O dönemin bakanına söylerken aslında tüm dünyaya haykırılmıştı. Özürlüye rağmen özürlü için hayır…

Şimdi bu satırları okuyan herkes aşağıdaki sorulara cevap vermeli. Veremeyenler ise bir özürlüye ya da yakınına sormalı.

- Sokakta yürümeye çalışan ortopedik özürlü bir insan karşıdan gelen bir insanın bacaklarına bakışından nasıl etkilenir?
- Tekerlekli sandalyede yolda ilerlemeye çalışan özürlü bir delikanlı karşısından geçen güzel bir kızın kendisine hiç bakmadan geçmesi sonucunda hangi duyguları yaşar?
- Konuşamayan bir genç kız beğendiği bir erkeğe aşkını nasıl ifade eder?
- Zihinsel özürlü bir çocuğun annesi çocuğunun atipik hareketlerinden nasıl etkilenir?
- “Zavallı bir özürlü” ifadesi tüm özürlülerin yüreğinde nasıl bir yara açar?
- Ortopedik özürlü bir insan tek başınayken evinde tuvaletini nasıl yapabilir?
- Spastik bir gencin yanında “açlığını biliyor mu” şeklindeki bir ifade nasıl bir yıkım yaratır?
- Özürlü bir çocuğun annesi komşusu oğlunu askere gönderirken hangi duyguları yaşar?
- Özrüne rağmen yaşam başarısı gösterip üniversite eğitimini zor şartlarda bitiren bir genç iş başvurusu için gittiğinde “ sakat kadromuz dolu” ifadesi ile neler yaşar?
- Özürlü bir baba çocuklarına özrünü anlatırken hangi duygu içindedir?
- Özürlü bir genç kız evlenirken düğün salonunda istenmeyen bakışlarla nasıl baş edebilir?
- Özürlü bir çocuk karı koca ilişkisini nasıl etkiler?
- “Özürlülerin psikoloji bozuk olur”Yaklaşımı ne kadar doğrudur?
- Özürlü çocuğun annesi iş yerinden çocuğu için izin alırken söylenen olumsuz sözlerle nasıl baş edebilir?
- Âşık bir özürlü gencin sevdiği kız başkasıyla evlendirilirken hangi duyguları yaşar?
- Özürlü çocuğunu bırakacak yeri olmadığı için çalışamayan bir anne evinde her sabah neler yaşar?
- Özürlü çocuğunu rehabilitasyona götürmek için sürekli izin almak durumunda olan bir baba amirlerinin kötü sözleriyle nasıl baş edebilir?
- Zihinsel özürlü bir genç “ ne zaman evleneceğim” sözünü her söylediğinde annesi neler yaşar?
- Spastik bir genç postüründeki bozukluktam dolayı bir alışveriş merkezinde kendisinden korkanlara karşı ne demelidir?
- İşitme özürlü bir baba çocuklarını duymadığında neler yaşar?
- Görme özürlü bir kadın beğendiği erkeğin tipini hayalinde nasıl canlandırır?
- İki özürlü insanın evliliğine toplum nasıl bakar?
- Sadece kafası sıvazlanan özürlüler her kafa sıvazlama olayında hangi duyguyu yaşar?
- Sakat ifadesi tüm özürlülerin iç dünyasına nasıl yansır?
- Apartmanda özürlü bir insanın yaşadığını bile bile rampa yaptırmayanlara karşı o apartmandaki insan ne tür hisler besler?
- Annesi sürekli göz yaşı döken bir özürlü çocuk iç dünyasında neler yaşar?
- Babası ölen bir özürlü çocuk kime sığınır?
- Hor görülen bir özürlü çocuk güldüğünde aslında gerçekten gülüyor mudur?
- İbadet etmek isteyen özürlü birey camiye bile giremediğinde hangi duygu içindedir?
- Ortopedik özürlü bir anne çocuklarına yemek yapamadığında neler hisseder?
- Kardeşi özürlü olan bir abla neler yaşar?
- Spastik bir genç evlenebilir mi? Evlenirse neler yaşar?
- Bir özürlü birey vatandaş olarak oy kullanma hakkı engellendiğinde neler yaşar?
- Cebinde kuruşu olmayan bir özürlü genç canı çikolata almak istediğinde, alamadığında neler yaşar?
- Özürlü çocuk babalarının, eşlerine bakışları nasıldır?
- Herkesin özürlüler hakkında konuşma hakkı varken özürlülerin dinlenmemesi nelere yol açar?
- Görme özürlü bir insanın zihinsel özrünün de olduğu düşünülünce iç dünyası bu durumdan nasıl etkilenir?
- Özürlü bir gence bakmak zorunda olan bir kardeşi neler yaşar?
- Özürlü bir insan tuvaletini altına yaptığında kızanlara karşı hangi duyguları besler?
- Arkadaşı evlenen bir ortopedik özürlü genç neler yaşar?
- Zihinsel özürlü bir genç kızın ailesi hangi duygular içindedir?
- Özürlüler cinsel ihtiyaçlarını nasıl giderir?
- Tacize maruz kalan zihinsel özürlü genç kız bunun farkına varabilir mi? Karnı şiştiğinde bunu annesi, babası nasıl karşılar?
- Zihinsel özürlü kızların fırsatçı erkeklerden neler çektiklerini biliyor musunuz?
- Ortopedik özürlü bir genç kızın tacize uğradığında kaçamaması hangi duyguları yaşatır?
- Ağır özürlü bir insanın ailesi evine misafiri kolay kolay kabul edebilir mi?
- Hem parasızlık hem özürlülük nasıl bir sonuç doğurur?
- Özürlü insanların masraflarının fazlalığını kaç kişi biliyor?
- Fazla masrafların nerelere ait olduğunu özürlülerin dışında kaç kişi biliyor?
- Özürlü bir gencin arkadaş sayısı ne kadardır?
- Apartmanınızda hiç özürlü var mı?
- Akrabalarınızda hiç özürlü var mı?
- Birden fazla özürlü çocuğu olan ailelerin durumu nasıldır?
- Özürlü çocuğu olan bir tiyatrocu sanat çalışmalarını hangi ruh haletiyle sürdürür?
- Özürlü bir çocuk istenmediğinde hangi duyguları yaşar?
- Okula gidemeyen bir özürlü çocuk evde neler yaşar?
- Cihaz alamadığı için çocuğu yürüyemeyen bir baba neler yaşar?
- Kaliteli cihaz alamadığında neler yaşar?
- Köyde bir özürlüye ne derler?
- Özürlüleri yok sayanlara ne derler?
- Peygamber Efendimizin özürlülere bakışı nasıldır?
- ….
- …………………………
- …………………….
- ……………………………
- ………………….
- …………………………………………………………………..
- ………………………………………
- ……………….


24 saat vazsam bitmez. Bu konuda o kadar çok soru var ki aklımda! Bu soruların cevaplarını verebilmek için eğitimli olmaya, üniversite okumaya, zengin olmaya… Gerek yok. Sadece bir özürlüyle 24 saat geçirmek yeterlidir.

Şimdi tekrar soruyorum: SİZ HİÇ 24 SAATİNİZİ BİR ÖZÜRLÜYLE GEÇİRDİNİZ Mİ?

Reyhan Gazel

SERÇEV

 

Merhaba sevgili okurlar, şimdi yazacaklarımı çoğunuzun önemsemeyeceğini ve bu yazıya öylesine göz atıp geçeceğinizi çok iyi biliyorum, ancak birinin bunları yazması gerekiyor ve taşın altına elini koyan kişi olma riskini ben alıyorum; dostlarım evet tüm engel grupları bir şekilde sesini duyurmaya ve haklı mücadelelerini sürdürmeye çabalıyor ve ağır aksakta olsa gerek medya da bazı programlar aracılığı ile gerek bazı sosyal sorumluluk projeleri ile bu mücadeleyi bir şekilde sürdürüyor, bu mücadelelerde engel grupları genelde şu şekilde sıralanıyor, görme engelliler, duyma engelliler, ortabedik engelliler ve zihinsel engelliler buraya kadar her şey çok normal görünebilir ancak bir engel grubu tüm bunların dışında kalıyor! Hareket engeli, yani bilinen adıyla spastik, daha açık anlatmak gerekirse çeşitli nedenlerden dolayı beyindeki hareket dalgalarının bozularak vücudun çeşitli bölgelerinin veya vücudun tümünün beynin istek dışı harekete geçmesi veya beynin isteğinin aksi yönde hareket etmesi ve bunun dışında zekalarının, düşünce yapılarının veya vucuttaki herhangi bir fonksiyonun yada uzvun hiçbir şekilde normal bir insandan farkının olmamasıdır, evet sevgili okurlar bu açıklamadan sonra sizinde anlayacağınız gibi spastik engel grubu üste sıraladığım hiçbir gruba tam olarak girmediği gibi bu gruplardan tamamen ayrı bir engeldir ve bazı özellikleri nedeniyle kendi seslerini duyurmaları imkansız denebilecek kadar zordur, bunu Örneklerle anlatmak gerekirse bir kişinin karşısına geçtiğinde diğer engel grupları konuşarak, işitme engelliler işaret dili ile ne istediğini anlatabilirken bir spastik engelli genelde hareketleri ile bağlantılı olarak konuşma yeteneğinde de sorun yaşadığı için ne istediğini anlatmak üç güçlük çeker ve tüm uzuvlarında hareket güçlüğü yaşadığı için işaret dilini de kullanamadığı gibi birde vücudunun isteği dışında sürekli hareket halinde olmasından dolayı, karşısındaki kişiden çoğunlukla sarhoş veya deli damgası yer ve genelde karşısındaki kişi onu dinlemeyi reddedip çeker gider yada gereksiz acımalar ve yersiz sakinleştirme girişimlerinde bulunur, ve genellikle bu nedenle ne yazık ki aklı son derece yerinde olan spastik engelli birey zihinsel engelli statüsünde görülerek toplumdan hiç hak etmediği bir ölçüde dışlanır, örneğin zihinsel engelli olarak görüldüğü için çoğu spastik engelli okullara alınmamış ya hiç alınmamış yada eğitimi yarıda kesilerek okulu bırakmak zorunda kalmıştır, eğitimini tamamlayabilen ender sayıda spastik engelli ise yukarıda söz ettiğim önyargılar dolayısıyla iş bulmakta diğer engel gruplarına oranla çok daha güçlük çekmekte ve bir çoğu eğitim gördükleri alanda iş bulamamaktadır, evet diğer engel gruplarının ve tüm toplumun bir istihdam sorunu olduğunu hepimiz biliyoruz ancak bulundukları her ortamda öncelikle deli veya sarhoş olmadıklarını kanıtlamak zorunda olan ve toplumdaki önyargılar nedeniyle bunu kanıtlamakta epey güçlükler çeken spastik engelliler kadar olmadığı bir gerçektir, aynı sorun spastik bireylerin yaşamlarının her alanında karşılarına çıkmaktadır, daha farklı bir örnek vermek gerekirse spastikler bazı alışveriş merkezlerine alınmamakta ve yine kamu işlemlerinde veya bankalarda spastik engellilerden kendilerini yönetecek zekaya sahip olmadıkları gerekçesiyle vasi istenmektedir, toplumda sanılanın tam aksine aklı son derece yerinde olan ve toplumda hep normal birey gibi yaşamak, tüm haklarından yararlanmak ve saygı görmek isteyen spastik engelli birey için ne gibi olumsuz etkiler yaratacağı açıktır, toplumdan bu şekilde hoyratça dışlanan spastik engelli genç bir birey başta ne kadar bu engellerle savaşsa da bir süre sonra içine kapanır, nasılsa ne yapsam bana aldırmayacaklar düşüncesi hakim olduğundan toplumdan kendini soyutlar ve kendini en rahat hissettiği yere yani evine kapanır, spastik engellilerin çoğu eve kapandığı, ve toplumda yeterince aktif rol alamadıkları için toplum bu engel grubunu asla tanıyamaz ve sonuç ! bu bir kısır döngüdür, ne yazık ki bu kısır döngü nedeniyle çok şey yapabilecek, hatta belkide ülkemizin kaderinin değişmesinde çok aktif rol oynayabilecek bir çok pırıl pırıl beyin evinde kapalı kalmış, toplumdan soyutlanmış bir şekilde yaşamını sürdürmektedir,Bu beyinleri tekrar gün aşığına çıkaracak tek yol hakkımızı hareket engeli konusunda bilinçlendirmektir, bunun yolu basittir aslında, gerek toplumsal örgütler gerekse basın yayın kuruluşları hiç hatırlanmayan bu engeli diğer engeller kadar hatırlayıp yer vermeleri ve hakkı bu konuda da bilinçlendirmeleri ve spastik engellilerin spastik adı ile birlikte medya da yer almaları bu konuda küçük sayılamayacak bir adımdır ve bu bir süreç içerisinde sivil toplum örgülerinden başlayarak toplumun her alanına yaygınlaştırılmalıdır, evet sevgili okurlar yazımın başında da söylediğim gibi şu an bu yazının sizi fazla ilgilendirmediğinin bilincindeyim ancak birinin bir yerden bir şeyleri başlatması gerekiyordu, bunu bir spastik engelli olarak ben yapmak istedim, bir şeyleri başarmak için öncelikle başlatmak gerekir değil mi ? Sözlerimi bitirirken hepinize engelsiz bir yasam diliyor ve saygılar sunuyorum
14 MAYIS 2009 ERGÜL DAĞCI 

SEREBRAL PALSİ'LİLERDE İLERİ YAŞLARA DİKKAT!!!


Spastik Serebral Palsi ve Atetoid Serebral Palsi'lilerde istatistiksel olarak yapılmış çalışma sonuçları nda 17 ve 34 yaşlarında genel durumlarında gerileme oluyor Gerileme kişinin durumuna göre yürümeyi kaybetmesi de olabilir konuşmayı kaybetmesi de olabilir.

Bu yüzden, Serebral Palsi'de Fizik Tedavi ve Rehabilitasyonun sürekliliği çok önemlidir.

Ayrıca, yetişkin Serebral Palsi’lilerde görülebilecek bel ve boyun fıtığı sorunlarına karşı dikkatli olunmalıdır. Serebral Palsi’lilerde görülen bel, boyun, omuz ve kol - bacak ağrıları, çoğu zaman kas ağrısı olarak algılansa da; bu ağrıların, bel ya da boyun fıtığından kaynaklanabileceği UNUTULMAMALIDIR.
 
 
  Bugün 4 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol